Son Paylaşımlar

Sitemize Hoşgeldiniz NeverFap Türkiye

Bize katılmak için kayıt olabilir veya giriş yapabilirsiniz.

Forum Rehberi >>>

Neverfap Türkiye Forum kurallarını öğrenmeniz ceza almanızı engeller. Kurallarımızı okuyunuz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yönetimle İletişime Geç >>>

Sitemizi kullanırken yaşadığınız sorun ve önerilerinizi yöneticiler ile paylaşabilirsiniz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Şirket Ya Da Bir Işverenin Altında Çalışmanın Ilginçliği

The King

Deneyimli Üye
Katılım
7 Eki 2020
Mesajlar
298
Tepki puanı
762
Puanları
160
İlk defa deneyimlediğim bir süreci sizlerle paylaşmak ve düşüncelerimi yazmak istedim.

Geçtiğimiz hafta aylar önce yaptığım bir iş başvurumun kabulüne ilişkin ve görüşmeye çağrıldığıma dair bir telefon aldım. Gittim görüştüm, daha sonraki günlerde tekrar arayıp olumlu dönüş yaptılar. Bir ton evrak işi. Başta çok heyecanlıydım. İlk kez bir şirkette işe başlayacaktım. Hem düzen oturtup bir şekilde kazancımı sağlarken ileride cv olarak da katkısı olacak, aynı zamanda belki şirket içinde terfiler alarak ileriye zıplayacak belki bir vakit geldiğinde yönetici olabilecektim. Tüm bunlar kağıt üstünde güzel gibiydi.

İşe başlamak için gittiğimde şunun farkına vardım. Buradaki insanlar robotlaşmıştı. Herkes sabah 8'de binaya akın ediyor, çeşitli birimlere dağılıyor ve önce öğle arasını daha sonra da akşam çıkmayı bekliyorlardı. Gece de erkenden uyumak için çabalıyor, muhtemelen ertesi sabah uykusunu alamadan gene uyanıp gelmek zorunda kalıyorlardı. Sonunda ayın bitiminde maaşlar hesaplara yatacak önceki aydan kalan birkaç çift ayakkabı ve bir iki kıyafete ayrılan para, sonra fatura ve kiralara gidecekti. Belki kredilere. Tekrar aynı köle düzenine pazartesi kaldıkları yerden devam edeceklerdi.

Tüm bunlara yüzlerce yarım yamalak dosya, her birinin evrak işleri, yazılacak dilekçeler, okunacak metinler ve çoğu zaman sahada çalışıp ilgili yerlere gidip gelmeleri ekleyince bir dakika dedim. Düşündüm yol boyunca. Ben doğru yerde miyim diye. 2 gün erkenden uyanıp, bana ait olmayan ve hiçbir alakamın olmadığı birine ait, onun cebini doldururken yaşanılan olayları sanki benim sorunummuş gibi ele alıp, dilekçeler yazacak ve bundan sadece bana layık göreceği bir miktar parayı kabullenmek zorunda kalacaktım. Üstüne yönetici pozisyondaki gergin bir kadın patronla çalışmak zorundaydım. Hem de tam yanıbaşımda. Yıllarca okul okuyup, dirseklerimi çürüttüğüm mesleğimde bir oda dahi tahsis edilmemişti. Reva görülen şey uzunca bir masada 3-4 avukat, 2 katibin oturup bir robot gibi çalışmasıydı. Özel sektörünü de, şirketini de, yöneticini de... deyip; 3.günün şafağında gidip istifa dilekçemi ve çıkışımı yaptırdım. Bir dakika daha duramayacağımı anladığım an bitmişti mevzu. İyi ve cilalı bilgisayarlar, parlak ve şatafatlı kağıt kalemlerle olacak iş değildi.

Aradıkları kişi çalışan değil köleydi. Ve köle olmaya hiç niyetim yoktu. İstifamı verdiğimde ortama bir ışık huzmesi vurmuşçasına herkesin gözleri parıldadı. İnsanlarda sanki bir şeyleri uyandırır gibi oldum. Bakın çalıştığınız yer normal değil, ben 3 gün dayanamadım siz ne yapıyorsunuz burada, demenin farklı bir şekilde dışavurumuydu tüm bunlar. Belki birileri farkına varır da bırakır ve kurtulur.

Bu tür bir düzenin bana göre olmadığını o kadar iyi anladım ki. Gerçekten meslek seçiminin ne kadar kritik olduğunu fark etmem sadece 2 günümü aldı. Hele ki insanların yıllarca sevmedikleri işi yaptıklarını görünce... Serbest avukatlık olan eski işime kaldığım yerden devam. Şimdi daha sıkıca, daha kuvvetlice sarılarak devam. Çünkü kendi kendimizi ayakta tutmamız gerek. Bir başkasının zenginliği için her sabah erken saatlerde uyanıp koşturacak adam ben değilim. Sistemin kölesi olmayı reddediyorum. Belki birilerine de ilham olur.
 

Pineapple

Yeni Fapstronot
Katılım
14 Kas 2020
Mesajlar
38
Tepki puanı
25
Puanları
19
Yaş
22
İlk defa deneyimlediğim bir süreci sizlerle paylaşmak ve düşüncelerimi yazmak istedim.

Geçtiğimiz hafta aylar önce yaptığım bir iş başvurumun kabulüne ilişkin ve görüşmeye çağrıldığıma dair bir telefon aldım. Gittim görüştüm, daha sonraki günlerde tekrar arayıp olumlu dönüş yaptılar. Bir ton evrak işi. Başta çok heyecanlıydım. İlk kez bir şirkette işe başlayacaktım. Hem düzen oturtup bir şekilde kazancımı sağlarken ileride cv olarak da katkısı olacak, aynı zamanda belki şirket içinde terfiler alarak ileriye zıplayacak belki bir vakit geldiğinde yönetici olabilecektim. Tüm bunlar kağıt üstünde güzel gibiydi.

İşe başlamak için gittiğimde şunun farkına vardım. Buradaki insanlar robotlaşmıştı. Herkes sabah 8'de binaya akın ediyor, çeşitli birimlere dağılıyor ve önce öğle arasını daha sonra da akşam çıkmayı bekliyorlardı. Gece de erkenden uyumak için çabalıyor, muhtemelen ertesi sabah uykusunu alamadan gene uyanıp gelmek zorunda kalıyorlardı. Sonunda ayın bitiminde maaşlar hesaplara yatacak önceki aydan kalan birkaç çift ayakkabı ve bir iki kıyafete ayrılan para, sonra fatura ve kiralara gidecekti. Belki kredilere. Tekrar aynı köle düzenine pazartesi kaldıkları yerden devam edeceklerdi.

Tüm bunlara yüzlerce yarım yamalak dosya, her birinin evrak işleri, yazılacak dilekçeler, okunacak metinler ve çoğu zaman sahada çalışıp ilgili yerlere gidip gelmeleri ekleyince bir dakika dedim. Düşündüm yol boyunca. Ben doğru yerde miyim diye. 2 gün erkenden uyanıp, bana ait olmayan ve hiçbir alakamın olmadığı birine ait, onun cebini doldururken yaşanılan olayları sanki benim sorunummuş gibi ele alıp, dilekçeler yazacak ve bundan sadece bana layık göreceği bir miktar parayı kabullenmek zorunda kalacaktım. Üstüne yönetici pozisyondaki gergin bir kadın patronla çalışmak zorundaydım. Hem de tam yanıbaşımda. Yıllarca okul okuyup, dirseklerimi çürüttüğüm mesleğimde bir oda dahi tahsis edilmemişti. Reva görülen şey uzunca bir masada 3-4 avukat, 2 katibin oturup bir robot gibi çalışmasıydı. Özel sektörünü de, şirketini de, yöneticini de... deyip; 3.günün şafağında gidip istifa dilekçemi ve çıkışımı yaptırdım. Bir dakika daha duramayacağımı anladığım an bitmişti mevzu. İyi ve cilalı bilgisayarlar, parlak ve şatafatlı kağıt kalemlerle olacak iş değildi.

Aradıkları kişi çalışan değil köleydi. Ve köle olmaya hiç niyetim yoktu. İstifamı verdiğimde ortama bir ışık huzmesi vurmuşçasına herkesin gözleri parıldadı. İnsanlarda sanki bir şeyleri uyandırır gibi oldum. Bakın çalıştığınız yer normal değil, ben 3 gün dayanamadım siz ne yapıyorsunuz burada, demenin farklı bir şekilde dışavurumuydu tüm bunlar. Belki birileri farkına varır da bırakır ve kurtulur.

Bu tür bir düzenin bana göre olmadığını o kadar iyi anladım ki. Gerçekten meslek seçiminin ne kadar kritik olduğunu fark etmem sadece 2 günümü aldı. Hele ki insanların yıllarca sevmedikleri işi yaptıklarını görünce... Serbest avukatlık olan eski işime kaldığım yerden devam. Şimdi daha sıkıca, daha kuvvetlice sarılarak devam. Çünkü kendi kendimizi ayakta tutmamız gerek. Bir başkasının zenginliği için her sabah erken saatlerde uyanıp koşturacak adam ben değilim. Sistemin kölesi olmayı reddediyorum. Belki birilerine de ilham olur.
Bu türden şirketler tam olarak insan sömürüyor. Günümüzde ortalamanın çok üstü maaşlar veren, esnek çalışma saatleri olan ve izinleri de çok iyi olan şirketler var. Tabii orta-üst büyüklükte oluyorlar genelde.
 

TheWalkingFapper34

Yeni Üye
Katılım
11 Eki 2023
Mesajlar
13
Tepki puanı
11
Puanları
3
İlk defa deneyimlediğim bir süreci sizlerle paylaşmak ve düşüncelerimi yazmak istedim.

Geçtiğimiz hafta aylar önce yaptığım bir iş başvurumun kabulüne ilişkin ve görüşmeye çağrıldığıma dair bir telefon aldım. Gittim görüştüm, daha sonraki günlerde tekrar arayıp olumlu dönüş yaptılar. Bir ton evrak işi. Başta çok heyecanlıydım. İlk kez bir şirkette işe başlayacaktım. Hem düzen oturtup bir şekilde kazancımı sağlarken ileride cv olarak da katkısı olacak, aynı zamanda belki şirket içinde terfiler alarak ileriye zıplayacak belki bir vakit geldiğinde yönetici olabilecektim. Tüm bunlar kağıt üstünde güzel gibiydi.

İşe başlamak için gittiğimde şunun farkına vardım. Buradaki insanlar robotlaşmıştı. Herkes sabah 8'de binaya akın ediyor, çeşitli birimlere dağılıyor ve önce öğle arasını daha sonra da akşam çıkmayı bekliyorlardı. Gece de erkenden uyumak için çabalıyor, muhtemelen ertesi sabah uykusunu alamadan gene uyanıp gelmek zorunda kalıyorlardı. Sonunda ayın bitiminde maaşlar hesaplara yatacak önceki aydan kalan birkaç çift ayakkabı ve bir iki kıyafete ayrılan para, sonra fatura ve kiralara gidecekti. Belki kredilere. Tekrar aynı köle düzenine pazartesi kaldıkları yerden devam edeceklerdi.

Tüm bunlara yüzlerce yarım yamalak dosya, her birinin evrak işleri, yazılacak dilekçeler, okunacak metinler ve çoğu zaman sahada çalışıp ilgili yerlere gidip gelmeleri ekleyince bir dakika dedim. Düşündüm yol boyunca. Ben doğru yerde miyim diye. 2 gün erkenden uyanıp, bana ait olmayan ve hiçbir alakamın olmadığı birine ait, onun cebini doldururken yaşanılan olayları sanki benim sorunummuş gibi ele alıp, dilekçeler yazacak ve bundan sadece bana layık göreceği bir miktar parayı kabullenmek zorunda kalacaktım. Üstüne yönetici pozisyondaki gergin bir kadın patronla çalışmak zorundaydım. Hem de tam yanıbaşımda. Yıllarca okul okuyup, dirseklerimi çürüttüğüm mesleğimde bir oda dahi tahsis edilmemişti. Reva görülen şey uzunca bir masada 3-4 avukat, 2 katibin oturup bir robot gibi çalışmasıydı. Özel sektörünü de, şirketini de, yöneticini de... deyip; 3.günün şafağında gidip istifa dilekçemi ve çıkışımı yaptırdım. Bir dakika daha duramayacağımı anladığım an bitmişti mevzu. İyi ve cilalı bilgisayarlar, parlak ve şatafatlı kağıt kalemlerle olacak iş değildi.

Aradıkları kişi çalışan değil köleydi. Ve köle olmaya hiç niyetim yoktu. İstifamı verdiğimde ortama bir ışık huzmesi vurmuşçasına herkesin gözleri parıldadı. İnsanlarda sanki bir şeyleri uyandırır gibi oldum. Bakın çalıştığınız yer normal değil, ben 3 gün dayanamadım siz ne yapıyorsunuz burada, demenin farklı bir şekilde dışavurumuydu tüm bunlar. Belki birileri farkına varır da bırakır ve kurtulur.

Bu tür bir düzenin bana göre olmadığını o kadar iyi anladım ki. Gerçekten meslek seçiminin ne kadar kritik olduğunu fark etmem sadece 2 günümü aldı. Hele ki insanların yıllarca sevmedikleri işi yaptıklarını görünce... Serbest avukatlık olan eski işime kaldığım yerden devam. Şimdi daha sıkıca, daha kuvvetlice sarılarak devam. Çünkü kendi kendimizi ayakta tutmamız gerek. Bir başkasının zenginliği için her sabah erken saatlerde uyanıp koşturacak adam ben değilim. Sistemin kölesi olmayı reddediyorum. Belki birilerine de ilham olur.
Türkiye genelinde konuşacak olursak bir zamanlar benimde içinde bulunduğum zombimsi gruptur kendileri, hayata karşı bir duruşun olmaz aydan ay'a yaşarsın istediğin hayat kalitesine sahip olamazsın ve geleceğe dair bir umudun yoktur.

Memur olanlar özel sektörden bir tık hak ve maaş olarak ileridedir tek artısı budur.

Türkiye özelinde özel sektör asgari ücretle kan emici zombiler yaratmaya dayalı bir fabrikasyon sistemdir ne yazık ki.
 

Asd

Ay Yolcusu
Katılım
10 Eyl 2023
Mesajlar
102
Tepki puanı
66
Puanları
31
Burjuva sınıfının artı-değer sömürüsü gittikçe derinleşiyor. Kapitalist düzen bir noktada yıkılacak. Tarih bilimi gereği yıkılmak zorunda.
 

Asd

Ay Yolcusu
Katılım
10 Eyl 2023
Mesajlar
102
Tepki puanı
66
Puanları
31
Türkiye genelinde konuşacak olursak bir zamanlar benimde içinde bulunduğum zombimsi gruptur kendileri, hayata karşı bir duruşun olmaz aydan ay'a yaşarsın istediğin hayat kalitesine sahip olamazsın ve geleceğe dair bir umudun yoktur.

Memur olanlar özel sektörden bir tık hak ve maaş olarak ileridedir tek artısı budur.

Türkiye özelinde özel sektör asgari ücretle kan emici zombiler yaratmaya dayalı bir fabrikasyon sistemdir ne yazık ki.
Bu sorun sadece Türkiye'ye özgü değil. Yarı-sömürge bir ülke olması dolayısıyla bu durumun Türkiye'de daha derin olduğu doğru ancak sömürü dünyanın her yerinde. Çarpık mülkiyet ilişkileri yıkılmadan da bu sorunlar çözülemez.
 

Asd

Ay Yolcusu
Katılım
10 Eyl 2023
Mesajlar
102
Tepki puanı
66
Puanları
31
İşe başlamak için gittiğimde şunun farkına vardım. Buradaki insanlar robotlaşmıştı. Herkes sabah 8'de binaya akın ediyor, çeşitli birimlere dağılıyor ve önce öğle arasını daha sonra da akşam çıkmayı bekliyorlardı. Gece de erkenden uyumak için çabalıyor, muhtemelen ertesi sabah uykusunu alamadan gene uyanıp gelmek zorunda kalıyorlardı. Sonunda ayın bitiminde maaşlar hesaplara yatacak önceki aydan kalan birkaç çift ayakkabı ve bir iki kıyafete ayrılan para, sonra fatura ve kiralara gidecekti. Belki kredilere. Tekrar aynı köle düzenine pazartesi kaldıkları yerden devam edeceklerdi.
(Bkz. Yabancılaşma Teorisi)
 

raiden

Satürn Yolcusu
Katılım
23 Eki 2022
Mesajlar
133
Tepki puanı
344
Puanları
91
Geçen seneye kadar ben de sizin gibi düşünüyordum. Yıllarca işsiz kalmış, kısa süreli iş deneyimleri başarısızlığa uğramış biri olarak geçen sene kendi işimi kurdum. Ne yazık ki sadece 6 ay sürdü. Bu 6 ay içinde çok az para kazanabildim ama işi yürütmek için bir sürü harcama yaptım. Sonuç: İşsiz kaldığım dönemden daha kötü bir maddi durumla karşı karşıyaydım. İş yerimi kapattım.

Bir süre sonra bir şirkette, berbat koşullarda maaşlı iş buldum. 7 aydır orada çalışıyorum. Hâlâ o borçları ödemeye devam ediyorum. Bu arada yeni ve daha iyi bir iş aramaya devam ediyorum. Bu süre içinde ekonomi ve finans okur yazarlığı hakkında okumalar yaptım, yapmaya da devam ediyorum.

Kendi işimi kurmak ve bu süreçte yaşadığım deneyimler, işimi batırmam aslında benim için çok faydalı bir yaşam deneyimi oldu. Ömür boyu unutmayacağım bazı dersler aldım.

Kendi işini kurmak hakkında herkes bunun güzel taraflarından söz ediyor, sıkıntılardan hiç söz etmiyor. Herkes başarı hikâyelerini anlatıyor ama batışlardan çok da söz edilmiyor.

Yanlış anlaşılmasın, hiç kimseye "kendi işinizi kurmayın, gidin bir yerde maaşlı çalışın, bu daha iyidir" demiyorum. Sadece iş kurarken çok dikkatli olmalısınız diyorum.

İşi kurmadan önce kendinize şu soruları sorun:
  • Yapacağım işi gerçekten iyi biliyor muyum?
  • Pazar araştırması yaptım mı?
  • Müşteriye nasıl ulaşacağım?
  • Tedariği nasıl sağlayacağım?
  • Ne kadar sermaye gerekli ve benim ne kadar sermayem var?
  • Nakit akışı nasıl sağlanacak?
  • Beklenmeyen finansal durumlar için B planım var mı?
  • Büyüme hedefim nedir, bir yıl, 3 yıl ve 5 yıl sonrası için hedefler nelerdir?
  • Finansal okur yazarlığınız nasıl?
  • Bilmeniz gereken yasal mevzuatları ne kadar iyi biliyorsunuz?
Bu sorulara cevap vermelisiniz ama üstünkörü değil. Detaylı ve profesyonelce hazırlanmış bir iş planı lazım. Ben artık kervan yolda kurulur mantığına inanmıyorum. İş planı meselesinin üzerine dikkatle eğilin. Gerekirse bunun bile eğitimini alın.

Bunun dışında başka bir konu da işi yalnız mı yapacaksınız yoksa ortağınız ya da ortaklarınız da olacak mı? Yukarıdaki sorular aynı zamanda ortağınız için de geçerlidir. Ayrıca ortağınızla kafanızın ne kadar uyuştuğu, ne kadar güvenilir vb. olduğu da önemli bir konudur. Ben kendi işimi kurduktan sonra ortağımla neredeyse her gün kavga ettim. Bu da ayrı bir konu.

Özet geçmek gerekirse, başkasının emri altında çalışmayı beğenmemek kolaydır. Kendi işinin patronu olmanın güzelliklerini söylemek kolaydır. Fakat dikkatli olun, bazen kendi işinizin patronu olmaya çalışırken sinirden stresten hasta olursunuz. Daha çok kazanacağım derken daha da fakir olabilirsiniz.

Bu yazdıklarımdan kendi işini kurmanın kötü bir fikir olduğu sonucunu çıkarmayın. Sadece pek çok kişinin bu işi dikkatsizce yaptığını, sizin dikkatli olmanız gerektiğini söylemek istiyorum.
 

King Elessar

Mars Yolcusu
Katılım
14 Eyl 2023
Mesajlar
99
Tepki puanı
156
Puanları
43
Geçen seneye kadar ben de sizin gibi düşünüyordum. Yıllarca işsiz kalmış, kısa süreli iş deneyimleri başarısızlığa uğramış biri olarak geçen sene kendi işimi kurdum. Ne yazık ki sadece 6 ay sürdü. Bu 6 ay içinde çok az para kazanabildim ama işi yürütmek için bir sürü harcama yaptım. Sonuç: İşsiz kaldığım dönemden daha kötü bir maddi durumla karşı karşıyaydım. İş yerimi kapattım.

Bir süre sonra bir şirkette, berbat koşullarda maaşlı iş buldum. 7 aydır orada çalışıyorum. Hâlâ o borçları ödemeye devam ediyorum. Bu arada yeni ve daha iyi bir iş aramaya devam ediyorum. Bu süre içinde ekonomi ve finans okur yazarlığı hakkında okumalar yaptım, yapmaya da devam ediyorum.

Kendi işimi kurmak ve bu süreçte yaşadığım deneyimler, işimi batırmam aslında benim için çok faydalı bir yaşam deneyimi oldu. Ömür boyu unutmayacağım bazı dersler aldım.

Kendi işini kurmak hakkında herkes bunun güzel taraflarından söz ediyor, sıkıntılardan hiç söz etmiyor. Herkes başarı hikâyelerini anlatıyor ama batışlardan çok da söz edilmiyor.

Yanlış anlaşılmasın, hiç kimseye "kendi işinizi kurmayın, gidin bir yerde maaşlı çalışın, bu daha iyidir" demiyorum. Sadece iş kurarken çok dikkatli olmalısınız diyorum.

İşi kurmadan önce kendinize şu soruları sorun:
  • Yapacağım işi gerçekten iyi biliyor muyum?
  • Pazar araştırması yaptım mı?
  • Müşteriye nasıl ulaşacağım?
  • Tedariği nasıl sağlayacağım?
  • Ne kadar sermaye gerekli ve benim ne kadar sermayem var?
  • Nakit akışı nasıl sağlanacak?
  • Beklenmeyen finansal durumlar için B planım var mı?
  • Büyüme hedefim nedir, bir yıl, 3 yıl ve 5 yıl sonrası için hedefler nelerdir?
  • Finansal okur yazarlığınız nasıl?
  • Bilmeniz gereken yasal mevzuatları ne kadar iyi biliyorsunuz?
Bu sorulara cevap vermelisiniz ama üstünkörü değil. Detaylı ve profesyonelce hazırlanmış bir iş planı lazım. Ben artık kervan yolda kurulur mantığına inanmıyorum. İş planı meselesinin üzerine dikkatle eğilin. Gerekirse bunun bile eğitimini alın.

Bunun dışında başka bir konu da işi yalnız mı yapacaksınız yoksa ortağınız ya da ortaklarınız da olacak mı? Yukarıdaki sorular aynı zamanda ortağınız için de geçerlidir. Ayrıca ortağınızla kafanızın ne kadar uyuştuğu, ne kadar güvenilir vb. olduğu da önemli bir konudur. Ben kendi işimi kurduktan sonra ortağımla neredeyse her gün kavga ettim. Bu da ayrı bir konu.

Özet geçmek gerekirse, başkasının emri altında çalışmayı beğenmemek kolaydır. Kendi işinin patronu olmanın güzelliklerini söylemek kolaydır. Fakat dikkatli olun, bazen kendi işinizin patronu olmaya çalışırken sinirden stresten hasta olursunuz. Daha çok kazanacağım derken daha da fakir olabilirsiniz.

Bu yazdıklarımdan kendi işini kurmanın kötü bir fikir olduğu sonucunu çıkarmayın. Sadece pek çok kişinin bu işi dikkatsizce yaptığını, sizin dikkatli olmanız gerektiğini söylemek istiyorum.
Kısacası hocam anlattıklarınız kadarıyla anladığım: Ya vezir olursun ya da mat.
 

Hayalsizkarakter

Ay Yolcusu
Katılım
9 Kas 2020
Mesajlar
56
Tepki puanı
62
Puanları
21
Eski işin serbest avukatlıkmış da böyle bir yerde veya başka bir avukatın yanında işçi olarak tecrübe edinemedikten sonra serbest çalışmanın bir mantığı yok iş yılı tecrübeni bilmiyorum ama şayet yoksa seninki biraz kolaya kaçmak gibi olmuş, bu arada yazdıklarına tamamen katılıyorum ama bazen hayatının belli bir döneminde mecburiyetten de olsa böyle ortamlarda bulunman gerekiyor diye düşünüyorum bir anda en büyük balık olamazsın
 

The King

Deneyimli Üye
Katılım
7 Eki 2020
Mesajlar
298
Tepki puanı
762
Puanları
160
Eski işin serbest avukatlıkmış da böyle bir yerde veya başka bir avukatın yanında işçi olarak tecrübe edinemedikten sonra serbest çalışmanın bir mantığı yok iş yılı tecrübeni bilmiyorum ama şayet yoksa seninki biraz kolaya kaçmak gibi olmuş, bu arada yazdıklarına tamamen katılıyorum ama bazen hayatının belli bir döneminde mecburiyetten de olsa böyle ortamlarda bulunman gerekiyor diye düşünüyorum bir anda en büyük balık olamazsın
Dostum avukatlık için böyle bir mecburiyetin yok. İki yıldır meslekteyim. İlla bir yerde gelişeceğim tribine girersen bile bu böyle angarya çalışacağın bir yer olmak zorunda değil. Kaldı ki dosya alabildiğin sürece en iyisi sensin, istersen mesleğin ilk haftasında ol.
 

Hayalsizkarakter

Ay Yolcusu
Katılım
9 Kas 2020
Mesajlar
56
Tepki puanı
62
Puanları
21
Dostum avukatlık için böyle bir mecburiyetin yok. İki yıldır meslekteyim. İlla bir yerde gelişeceğim tribine girersen bile bu böyle angarya çalışacağın bir yer olmak zorunda değil. Kaldı ki dosya alabildiğin sürece en iyisi sensin, istersen mesleğin ilk haftasında ol.
Dosya almak mesele değil de aldığın dosyaların sorumluluğu asıl mesele, ben fakülteyi bitirir bitirmez en iyi imkanlara da sahip olsam açmam herhalde kendi büromu çünkü dediğim gibi güvenemem kendime. Tamam 3 5 basit dava alırsın da sonra bir dava gelir karşına sadece dosyaya bakarsın bilirsin hukuk profesörleri bile kendi alanları haricindeki alanlarda pek iyi olamayabiliyorlar hukuk öylesine geniş bir alan. Ama bunu başarabilmişsen tebrik ederim işin rast gitsin
 

SDG

Yoda
Katılım
23 Kas 2020
Mesajlar
414
Tepki puanı
914
Puanları
160
İlk defa deneyimlediğim bir süreci sizlerle paylaşmak ve düşüncelerimi yazmak istedim.

Geçtiğimiz hafta aylar önce yaptığım bir iş başvurumun kabulüne ilişkin ve görüşmeye çağrıldığıma dair bir telefon aldım. Gittim görüştüm, daha sonraki günlerde tekrar arayıp olumlu dönüş yaptılar. Bir ton evrak işi. Başta çok heyecanlıydım. İlk kez bir şirkette işe başlayacaktım. Hem düzen oturtup bir şekilde kazancımı sağlarken ileride cv olarak da katkısı olacak, aynı zamanda belki şirket içinde terfiler alarak ileriye zıplayacak belki bir vakit geldiğinde yönetici olabilecektim. Tüm bunlar kağıt üstünde güzel gibiydi.

İşe başlamak için gittiğimde şunun farkına vardım. Buradaki insanlar robotlaşmıştı. Herkes sabah 8'de binaya akın ediyor, çeşitli birimlere dağılıyor ve önce öğle arasını daha sonra da akşam çıkmayı bekliyorlardı. Gece de erkenden uyumak için çabalıyor, muhtemelen ertesi sabah uykusunu alamadan gene uyanıp gelmek zorunda kalıyorlardı. Sonunda ayın bitiminde maaşlar hesaplara yatacak önceki aydan kalan birkaç çift ayakkabı ve bir iki kıyafete ayrılan para, sonra fatura ve kiralara gidecekti. Belki kredilere. Tekrar aynı köle düzenine pazartesi kaldıkları yerden devam edeceklerdi.

Tüm bunlara yüzlerce yarım yamalak dosya, her birinin evrak işleri, yazılacak dilekçeler, okunacak metinler ve çoğu zaman sahada çalışıp ilgili yerlere gidip gelmeleri ekleyince bir dakika dedim. Düşündüm yol boyunca. Ben doğru yerde miyim diye. 2 gün erkenden uyanıp, bana ait olmayan ve hiçbir alakamın olmadığı birine ait, onun cebini doldururken yaşanılan olayları sanki benim sorunummuş gibi ele alıp, dilekçeler yazacak ve bundan sadece bana layık göreceği bir miktar parayı kabullenmek zorunda kalacaktım. Üstüne yönetici pozisyondaki gergin bir kadın patronla çalışmak zorundaydım. Hem de tam yanıbaşımda. Yıllarca okul okuyup, dirseklerimi çürüttüğüm mesleğimde bir oda dahi tahsis edilmemişti. Reva görülen şey uzunca bir masada 3-4 avukat, 2 katibin oturup bir robot gibi çalışmasıydı. Özel sektörünü de, şirketini de, yöneticini de... deyip; 3.günün şafağında gidip istifa dilekçemi ve çıkışımı yaptırdım. Bir dakika daha duramayacağımı anladığım an bitmişti mevzu. İyi ve cilalı bilgisayarlar, parlak ve şatafatlı kağıt kalemlerle olacak iş değildi.

Aradıkları kişi çalışan değil köleydi. Ve köle olmaya hiç niyetim yoktu. İstifamı verdiğimde ortama bir ışık huzmesi vurmuşçasına herkesin gözleri parıldadı. İnsanlarda sanki bir şeyleri uyandırır gibi oldum. Bakın çalıştığınız yer normal değil, ben 3 gün dayanamadım siz ne yapıyorsunuz burada, demenin farklı bir şekilde dışavurumuydu tüm bunlar. Belki birileri farkına varır da bırakır ve kurtulur.

Bu tür bir düzenin bana göre olmadığını o kadar iyi anladım ki. Gerçekten meslek seçiminin ne kadar kritik olduğunu fark etmem sadece 2 günümü aldı. Hele ki insanların yıllarca sevmedikleri işi yaptıklarını görünce... Serbest avukatlık olan eski işime kaldığım yerden devam. Şimdi daha sıkıca, daha kuvvetlice sarılarak devam. Çünkü kendi kendimizi ayakta tutmamız gerek. Bir başkasının zenginliği için her sabah erken saatlerde uyanıp koşturacak adam ben değilim. Sistemin kölesi olmayı reddediyorum. Belki birilerine de ilham olur.

Uzun zamandır yazmak aklımdaydı. Öncelikle meslektaşım anladığım kadarıyla 2 yıl serbest avukatlık yaptıktan sonra doğal olarak şirket avukatlığına geçişinizde zorlanmışsınız. Bağlı avukatlığın olayı zaten bir başkasının altında çalışmak, onun işyerine para kazandırırken senin de kazandırdığın paraya kıyasla cüz i bir miktar para kazanıp yanında deneyim de kazanabilemek, belki yükselebilmek. Türkiye de bağlı çalışma şartları zor ona diyecek bir şeyim yok. Ama bir ofis kiralayıp her ay kira parasını, faturaları, muhasebe masrafını, yemek yol masrafını, vergileri ödemek ve bunu her ay çıkarabilecek kadar müvekkil çevresine ulaşmaya çalışmak, para tahsil etmeye çalışmak, avukat tuttu diye avukatı kendi tapulu malı zanneden insanlarla uğraşmak, daha önce bağlı çalışılmadıysa önüne gelen davada en efektif hukuki yolun ne olduğuna kafa patlatmak da az buz şey değil. Her iki durumun da kendi içinde avantajı da dezavantajı da var.

İnsanların işe şevkle gidip gelmeleri, robotlaşmaları da kendi problemleri açıkçası. 7 yıllık kıdemli avukat olan arkadaşım maden alanında çalışan bir şirkette çalışıyor ve işini severek yapıyor. Sahada o var, ustalarla o konuşuyor, sözleşmeleri düzenliyor, dilekçeler zaten ondan soruluyor, yakın zamanda Yargıtay dan emsal karar aldı, emsal karar aldığı için emsal kararla değişecek tüm davalardan pay alıyor, şirketten aldığı maaş ve ekstra ödeneklerin yanında. ve mutlu. Çalışıyor, yoruluyor, karşılığını alıyor, şirkette de müvekkillerin gözünde de saygınlığı var. Yani demek istediğim her bağlı çalışan köle olmuyor, kişiden kişiye değişiyor vesselam
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Üst