Tanjiro
Merkür Yolcusu
- Katılım
- 13 Ara 2020
- Mesajlar
- 159
- Tepki puanı
- 207
- Puanları
- 58
Bu yazı Tanjiro adlı kullanıcının kendi nofap günlüğüne yazdığı sonradan bir başlık olarak açmak istediği bir yazıdır.
Nofap sürecinize başladıysanız o başlığa da ziyaret edebilirsiniz.
Bugün bir şeyden bahsetmek istiyorum. Çevrenizdeki insanların aslında hiçbirinin asıl suçlu olmadığını ve bunun kırılması çok zor olan bir döngü olduğundan bahsedeceğim. Bu durum insanlara sizde, bende kısacası insan olan herkeste geçerli. Her insan zihinsel bir engeli yoksa ya da psikolojik dengesini bozacak kimyasal dengesizliklere sahip değilse ortalama aynı şekilde doğar. Dış görünüşü farklıdır. Bir çok farklılıklar olabilir ama her doğan insan bembeyaz bir sayfadır. Sayfanın kalitesi değişebilir ama kirli bir sayfa asla değildir. Potansiyel barajları farklı olabilir ama bu onun bu dünyaya anadan üryan geldiği gerçeğini değiştirmez.
Herkes çevresinin kurbanıdır. Herkes ailesinin kurbanıdır. Aileleri kendi ailelerinin kurbanıdır. Herkes çevrenin kurbanıdır. Bu bir kısır döngüdür. Fevri ve oto kontolü olmayan bir çocuk gördüğümde her zaman yaptığım etrafı gözlemlemeyi yaptığımda o çocuğun bunu neden yaptığını anlıyorum. Bu örnek farazi bir örnek değil bugün yaşadığım bir olaydan gelmektedir. Bu çocuk aşırı baskıcı bir aileden gelmiş. Suçlu ve suçsuz olanları belirleyen tek isim babasıydı. Çocuğunu dinemez ve anlamaya kalkışmazdı. Çok sert dayak yerdi yaptığı her hata olmasa da bazı hatalarda. Bu çocuk da zamanla saldırganlaştı. Kendini korumanın yolunu zayıfları ezmekle ve güçlülere biat etmekle buldu.
Babası bir şeye izin vermemişti ama annesi o şeye izin vermek istiyordu. Çocuk bunu bildiği halde babasına itiraz etmedi ve tamam baba dedi. Ama annesiyle baş başa kalınca sinirlendi ve annesine kızdı. Bunu ona daha sonra neden yaptığını sordum. Annen senin istediğin şeyi destekliyordu ama baban desteklemiyordu. Sen baban yerine annene kızdın. Bu saçma değil mi dedim. Çocuk da çünkü ben korkmuyorum annemden dedi. Neden korkmadığını sorduğumda ondan güçlü olduğunu söyledi. Ama annenden güçlü olsan bile o seni destekliyordu. Desteklemese ve ona sinirlensen anlarım neden bunu sana destek olduğunda yapıyorsun dedim. O da cevap vermemeyi tercih etti ve omuz silkti.
Dostlar çocuk haksız yere dayak yediğinde bu savunmayı geliştirmişti. Haklı ya da haksız olmanın bir önemi olmadığını ve güçlü olanın haklı olacağını öğrendi. Tabii bu tarz durumlarda sadece bu rastlanmaz. Bu tarz büyüyen çocuklarda ilerideki hayatlarda kendini savunma çabası geliştirirler. Basit olaylarda bile haklı çıkmak için tartışırlar. Eğer karşınızda bu tarz bir davranış geliştiren bir insan varsa geçmişinde dayakla büyüyüp büyüdüğünü öğrenebilirsiniz. Bunlar benim düşüncelerim tabii.
Ağlayan bir çocuk gördüm. Sırayla insanların elindekileri alıyordu ve hemen sıkılıp diğer çocukların elindekileri alıyor herkesin tüm oyunlarını bozuyordu. Alamadığı zaman basıyordu çığlığı. Sıra bana gelmişti. Ben vermedim ve onu izlemeye başladım. Ağlamaya başladı ve donuk bir yüz ifadesiyle onu izlemeye devam ettim. Gözlerimin içine bakarak ağlıyordu. Sanki canı çok acımış ya da çok korkmuş gibiydi. Çok gerçekçiydi ağlaması. Dışarıdan biri duysa çocuğa bir şey olduğunu zannedip korkarak koşabilirdi. Bir süre sonra annesi geldi ve neden ağladığını sordu. Bende bunu istediğini ve kırılabileceği için vermediğimi söyledim. Annesi ise çocuğu avutmaya çalıştı. Ama çocuk inatla gitmiyordu. Elimdekini alacaktı. Annesi en son rica etti. Bende eğer verirsem hemen susacağını bunun gerçek bir ağlama olmadığını ve istediğini almak için ağladığını söyledim. Eğer verirsem alamadığı şeyleri ağlayarak alabileceğini öğrenecekti. Bunu biliyordu zaten. Sadece daha çok pekişecek ve bu davranışı daha da güçlenecekti. Geri onarması daha da zahmetli olacaktı. Bunları annesine kısaca anlattım ve onu susana kadar bitap düşene kadar çocuğunu izlemeyi teklif ettim. Reddetti çünkü başı ağrıyormuş her seferinde bunla mı uğraşacağım dedi. Bende eğer bir iki hafa bunla uğraşmazsan yıllar boyu buna maruz kalacağını söyledim ama çok da umursamadı.
Halbuki bu davranışın bir benzerine de tanık oldum. Gereksiz şımardığı ve yapmaması gereken şeyleri yapan bir çocuğa etrafındaki insanlar gülüyordu. Çocuk herkesin gözünün içine baktı. Herkes gülüyordu. Onu onaylıyordu. İnsanlar güldükçe çocuk daha da abartmaya başlamıştı. Aynı şeyi benle yaşadı. Ama bu sefer baş başaydık çocukla. Bana bu hareketi yaptığında rahatsız oldum. Çocuk gülmeye başladı. Ben gülmedim. Gülmem için daha fazla abarttı yaptığı şeyi. Çok az kaşlarımı çattım ve çok az dudak büktüm. Çocuğun gülüşü zayıflamaya başladı. Abartmayı bıraktı. En son yaptığı şeyden de vazgeçti.
Bunu da bir arkadaşım deneyimlemişti. Aslında deneyim çok çünkü en sevdiğim şeylerden biri insanların neyi neden yaptığını analiz etmeye çalışmak. Bir manipülatör değilim. Beceremem. Ama bir davranışın çocukluktan nasıl evrildiğini incelemekten keyif alıyorum. Çocuklarla vakit geçirmeyi seviyorum çünkü kendi hatalarımı nasıl geliştirdiğimi anlamamda çok yardımcı oluyorlar ve haylaz ya da sıkıcı değillerse ( sıkıcı olmaları da onların suçu değil. bu yazı serisinin devamı gelsin istiyorsanız bunu da anlatabilirim. ) saatlerce vakit geçirebilirim.
Arkadaşımın deneyimlediği şey şuydu. Çocuk inatla kapağı açmak istiyordu. Evebeynlerin %90'ı çocuğu kapağı açmaması için engeller. Çocuk da döner dolaşır o eylemi gerçekleştirir. Hem canı acır kapak çarptığı için hem de her seferinde ailesinin engeliyle karşılaştığı için sonraki eylemlerini ya da yaşadığı şeyleri ailesinden gizleme ya da yalanla atlatma eylemini geliştirir. Örneğin;
- Ders çalışmadığı için testleri sallayıp çözmüş süsü veren çocuk. ( Uygun olmayan ceza sebep oldu )
- İstismar edilse de ailesinden daha önce dayak yediği için bunu ailesine söyleyemeyen çocuklar. (Şiddetin sebep evebeyne inancın kaybı dayak korkusu )
- Bir yere gitmek isteyip ailesinin ona izin vermeyeceği için ailesine yakın bir konuma gideceği yalanını söyleme. ( Kapağı açmasına izin vermemekle başlayıp kar topu etkisi ile geliştirilmiş davranış. )
- İlkokulda ilk aşkını yaşayıp bunu ailesine anlattığında sert tepki alma ( Genelde kız çocuklarında daha çok görülür. Kendi kardeşimde de bu olayı yaşamıştım. Ailem kötü tepki vermişti. Kardeşimde kötü tepki gelir gelmez ağlar moda girmişti. Hemen ardından odasına koşmuştu. Aslında bu bariz. Genelde bu tarz olayların kategorisi çocukları dinlememe, onları bir birey kabul etmeme, onun hatalarını sert bir şekilde cezalandırma, ve durumun hassasiyetini anlamadan çocuğun insan olduğunu unutarak verilen tepkilerden kaynaklanır. Çocuk bu tarz olayları saklama eylemine geçecek ve sizin asla haberiniz olmayacak. Başına bir olay gelirse de yine size anlatamayacak ( ifşası çıkıp intihar eden kızlar, eski sevgilisi tarafından manipüle ya da tehdit edilen kızlar. Bu örnekler kız üzerinden gitti ama erkek için de çok önemlidir. Çünkü erkeklerin çoğu yanlızdır. İçindekileri paylaşma eyleminde çok değildir ve istese de kolay kolay paylaşacağı birileri yoktur. Ailesi çok önemlidir. )
Örnekler bu kadar. Nerden bu örneklere geldiğimizi unutmayın. Arkadaşım çocuğun dolap kapağını açması için bir nevi teşvik etmişti. Ama her seferinde " istersen aç ama açarsan kafan acır haha " tarzı bir tavırla yaklaşıyordu. Çocuk ise artık bu eylemi yapma özgürlüğüne sahipti. O özgürlük için inatlaşarak savaş veremezdi. Artık tek yapması gereken yapağı açmaktı. Ama o da ne. Beyninin içinde bir ses. " canın acır " Çocuk bundan sonra duraksamış ve arkadaşımı kapağı açması için ikna etmeye çalışmış. Arkadaşım da " hayır neden açayım ki? kafamın acımasını istemiyorum " demiş. Çocuk arkadaşımı ikna edemeyince sıkılmış ve dolabı bırakıp resim çizmeye devam etmiş.
Elbette daha maceracı ruha sahip olan çocuklar buna rağmen kapağı açabilir ( yani ailesinin yaptığı davranışlarda onu desteklemesi izlemesi ve kendisinin keşfetmesine izin verdiği ailelerde büyüyen çocuklar. Örneğin soğuk çeşme suyuyla oynarken aman hasta olur, çamurla oynarken aman üstü kirlenir, köpeği sevmeye çalıştığında aman aşkım köpeği kovala çocuğa bir şey yapar ( parantez içinde parantez olacak ama hayvan korkusu bu şekilde gelişir. Kendi korkularımızı çocuğa yükleyebiliriz. ) gibi örnekler yerine onu engellemeden yaptıklarına serbestçe izin veren ama sürekli gözü gerekirse kendisi ayakta onun refleks alanında takılan evebeynlerden bahsediyorum. Aman diyerek her şeyini kısıtlayıp çocuğu kafes papağanına çevirmekle evebeyn olunmaz. Gerekirse hiç oturmayacaksın.
Evet arkadaşlar ne anlatacağımı da unuttum yazı da uzadı. Bazılarınız için basit çıkarımlar gibi gelebilir ama inanın okuyunca farkında olduğunuz şeyler de olabilir. Farkında olduğunuzu zannedip olmadığınız şeyler olduğunu düşünüyorum bunların. Aslında konuya çok farklı şeyler anlatmak için başlamıştım ama sürekli örnekler üzerinden gitti. Devamını isterseniz beğenilerle gösterebilirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum.
Ruhun huzur bulsun.
Nofap sürecinize başladıysanız o başlığa da ziyaret edebilirsiniz.
Bugün bir şeyden bahsetmek istiyorum. Çevrenizdeki insanların aslında hiçbirinin asıl suçlu olmadığını ve bunun kırılması çok zor olan bir döngü olduğundan bahsedeceğim. Bu durum insanlara sizde, bende kısacası insan olan herkeste geçerli. Her insan zihinsel bir engeli yoksa ya da psikolojik dengesini bozacak kimyasal dengesizliklere sahip değilse ortalama aynı şekilde doğar. Dış görünüşü farklıdır. Bir çok farklılıklar olabilir ama her doğan insan bembeyaz bir sayfadır. Sayfanın kalitesi değişebilir ama kirli bir sayfa asla değildir. Potansiyel barajları farklı olabilir ama bu onun bu dünyaya anadan üryan geldiği gerçeğini değiştirmez.
Herkes çevresinin kurbanıdır. Herkes ailesinin kurbanıdır. Aileleri kendi ailelerinin kurbanıdır. Herkes çevrenin kurbanıdır. Bu bir kısır döngüdür. Fevri ve oto kontolü olmayan bir çocuk gördüğümde her zaman yaptığım etrafı gözlemlemeyi yaptığımda o çocuğun bunu neden yaptığını anlıyorum. Bu örnek farazi bir örnek değil bugün yaşadığım bir olaydan gelmektedir. Bu çocuk aşırı baskıcı bir aileden gelmiş. Suçlu ve suçsuz olanları belirleyen tek isim babasıydı. Çocuğunu dinemez ve anlamaya kalkışmazdı. Çok sert dayak yerdi yaptığı her hata olmasa da bazı hatalarda. Bu çocuk da zamanla saldırganlaştı. Kendini korumanın yolunu zayıfları ezmekle ve güçlülere biat etmekle buldu.
Babası bir şeye izin vermemişti ama annesi o şeye izin vermek istiyordu. Çocuk bunu bildiği halde babasına itiraz etmedi ve tamam baba dedi. Ama annesiyle baş başa kalınca sinirlendi ve annesine kızdı. Bunu ona daha sonra neden yaptığını sordum. Annen senin istediğin şeyi destekliyordu ama baban desteklemiyordu. Sen baban yerine annene kızdın. Bu saçma değil mi dedim. Çocuk da çünkü ben korkmuyorum annemden dedi. Neden korkmadığını sorduğumda ondan güçlü olduğunu söyledi. Ama annenden güçlü olsan bile o seni destekliyordu. Desteklemese ve ona sinirlensen anlarım neden bunu sana destek olduğunda yapıyorsun dedim. O da cevap vermemeyi tercih etti ve omuz silkti.
Dostlar çocuk haksız yere dayak yediğinde bu savunmayı geliştirmişti. Haklı ya da haksız olmanın bir önemi olmadığını ve güçlü olanın haklı olacağını öğrendi. Tabii bu tarz durumlarda sadece bu rastlanmaz. Bu tarz büyüyen çocuklarda ilerideki hayatlarda kendini savunma çabası geliştirirler. Basit olaylarda bile haklı çıkmak için tartışırlar. Eğer karşınızda bu tarz bir davranış geliştiren bir insan varsa geçmişinde dayakla büyüyüp büyüdüğünü öğrenebilirsiniz. Bunlar benim düşüncelerim tabii.
Ağlayan bir çocuk gördüm. Sırayla insanların elindekileri alıyordu ve hemen sıkılıp diğer çocukların elindekileri alıyor herkesin tüm oyunlarını bozuyordu. Alamadığı zaman basıyordu çığlığı. Sıra bana gelmişti. Ben vermedim ve onu izlemeye başladım. Ağlamaya başladı ve donuk bir yüz ifadesiyle onu izlemeye devam ettim. Gözlerimin içine bakarak ağlıyordu. Sanki canı çok acımış ya da çok korkmuş gibiydi. Çok gerçekçiydi ağlaması. Dışarıdan biri duysa çocuğa bir şey olduğunu zannedip korkarak koşabilirdi. Bir süre sonra annesi geldi ve neden ağladığını sordu. Bende bunu istediğini ve kırılabileceği için vermediğimi söyledim. Annesi ise çocuğu avutmaya çalıştı. Ama çocuk inatla gitmiyordu. Elimdekini alacaktı. Annesi en son rica etti. Bende eğer verirsem hemen susacağını bunun gerçek bir ağlama olmadığını ve istediğini almak için ağladığını söyledim. Eğer verirsem alamadığı şeyleri ağlayarak alabileceğini öğrenecekti. Bunu biliyordu zaten. Sadece daha çok pekişecek ve bu davranışı daha da güçlenecekti. Geri onarması daha da zahmetli olacaktı. Bunları annesine kısaca anlattım ve onu susana kadar bitap düşene kadar çocuğunu izlemeyi teklif ettim. Reddetti çünkü başı ağrıyormuş her seferinde bunla mı uğraşacağım dedi. Bende eğer bir iki hafa bunla uğraşmazsan yıllar boyu buna maruz kalacağını söyledim ama çok da umursamadı.
Halbuki bu davranışın bir benzerine de tanık oldum. Gereksiz şımardığı ve yapmaması gereken şeyleri yapan bir çocuğa etrafındaki insanlar gülüyordu. Çocuk herkesin gözünün içine baktı. Herkes gülüyordu. Onu onaylıyordu. İnsanlar güldükçe çocuk daha da abartmaya başlamıştı. Aynı şeyi benle yaşadı. Ama bu sefer baş başaydık çocukla. Bana bu hareketi yaptığında rahatsız oldum. Çocuk gülmeye başladı. Ben gülmedim. Gülmem için daha fazla abarttı yaptığı şeyi. Çok az kaşlarımı çattım ve çok az dudak büktüm. Çocuğun gülüşü zayıflamaya başladı. Abartmayı bıraktı. En son yaptığı şeyden de vazgeçti.
Bunu da bir arkadaşım deneyimlemişti. Aslında deneyim çok çünkü en sevdiğim şeylerden biri insanların neyi neden yaptığını analiz etmeye çalışmak. Bir manipülatör değilim. Beceremem. Ama bir davranışın çocukluktan nasıl evrildiğini incelemekten keyif alıyorum. Çocuklarla vakit geçirmeyi seviyorum çünkü kendi hatalarımı nasıl geliştirdiğimi anlamamda çok yardımcı oluyorlar ve haylaz ya da sıkıcı değillerse ( sıkıcı olmaları da onların suçu değil. bu yazı serisinin devamı gelsin istiyorsanız bunu da anlatabilirim. ) saatlerce vakit geçirebilirim.
Arkadaşımın deneyimlediği şey şuydu. Çocuk inatla kapağı açmak istiyordu. Evebeynlerin %90'ı çocuğu kapağı açmaması için engeller. Çocuk da döner dolaşır o eylemi gerçekleştirir. Hem canı acır kapak çarptığı için hem de her seferinde ailesinin engeliyle karşılaştığı için sonraki eylemlerini ya da yaşadığı şeyleri ailesinden gizleme ya da yalanla atlatma eylemini geliştirir. Örneğin;
- Ders çalışmadığı için testleri sallayıp çözmüş süsü veren çocuk. ( Uygun olmayan ceza sebep oldu )
- İstismar edilse de ailesinden daha önce dayak yediği için bunu ailesine söyleyemeyen çocuklar. (Şiddetin sebep evebeyne inancın kaybı dayak korkusu )
- Bir yere gitmek isteyip ailesinin ona izin vermeyeceği için ailesine yakın bir konuma gideceği yalanını söyleme. ( Kapağı açmasına izin vermemekle başlayıp kar topu etkisi ile geliştirilmiş davranış. )
- İlkokulda ilk aşkını yaşayıp bunu ailesine anlattığında sert tepki alma ( Genelde kız çocuklarında daha çok görülür. Kendi kardeşimde de bu olayı yaşamıştım. Ailem kötü tepki vermişti. Kardeşimde kötü tepki gelir gelmez ağlar moda girmişti. Hemen ardından odasına koşmuştu. Aslında bu bariz. Genelde bu tarz olayların kategorisi çocukları dinlememe, onları bir birey kabul etmeme, onun hatalarını sert bir şekilde cezalandırma, ve durumun hassasiyetini anlamadan çocuğun insan olduğunu unutarak verilen tepkilerden kaynaklanır. Çocuk bu tarz olayları saklama eylemine geçecek ve sizin asla haberiniz olmayacak. Başına bir olay gelirse de yine size anlatamayacak ( ifşası çıkıp intihar eden kızlar, eski sevgilisi tarafından manipüle ya da tehdit edilen kızlar. Bu örnekler kız üzerinden gitti ama erkek için de çok önemlidir. Çünkü erkeklerin çoğu yanlızdır. İçindekileri paylaşma eyleminde çok değildir ve istese de kolay kolay paylaşacağı birileri yoktur. Ailesi çok önemlidir. )
Örnekler bu kadar. Nerden bu örneklere geldiğimizi unutmayın. Arkadaşım çocuğun dolap kapağını açması için bir nevi teşvik etmişti. Ama her seferinde " istersen aç ama açarsan kafan acır haha " tarzı bir tavırla yaklaşıyordu. Çocuk ise artık bu eylemi yapma özgürlüğüne sahipti. O özgürlük için inatlaşarak savaş veremezdi. Artık tek yapması gereken yapağı açmaktı. Ama o da ne. Beyninin içinde bir ses. " canın acır " Çocuk bundan sonra duraksamış ve arkadaşımı kapağı açması için ikna etmeye çalışmış. Arkadaşım da " hayır neden açayım ki? kafamın acımasını istemiyorum " demiş. Çocuk arkadaşımı ikna edemeyince sıkılmış ve dolabı bırakıp resim çizmeye devam etmiş.
Elbette daha maceracı ruha sahip olan çocuklar buna rağmen kapağı açabilir ( yani ailesinin yaptığı davranışlarda onu desteklemesi izlemesi ve kendisinin keşfetmesine izin verdiği ailelerde büyüyen çocuklar. Örneğin soğuk çeşme suyuyla oynarken aman hasta olur, çamurla oynarken aman üstü kirlenir, köpeği sevmeye çalıştığında aman aşkım köpeği kovala çocuğa bir şey yapar ( parantez içinde parantez olacak ama hayvan korkusu bu şekilde gelişir. Kendi korkularımızı çocuğa yükleyebiliriz. ) gibi örnekler yerine onu engellemeden yaptıklarına serbestçe izin veren ama sürekli gözü gerekirse kendisi ayakta onun refleks alanında takılan evebeynlerden bahsediyorum. Aman diyerek her şeyini kısıtlayıp çocuğu kafes papağanına çevirmekle evebeyn olunmaz. Gerekirse hiç oturmayacaksın.
Evet arkadaşlar ne anlatacağımı da unuttum yazı da uzadı. Bazılarınız için basit çıkarımlar gibi gelebilir ama inanın okuyunca farkında olduğunuz şeyler de olabilir. Farkında olduğunuzu zannedip olmadığınız şeyler olduğunu düşünüyorum bunların. Aslında konuya çok farklı şeyler anlatmak için başlamıştım ama sürekli örnekler üzerinden gitti. Devamını isterseniz beğenilerle gösterebilirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum.
Ruhun huzur bulsun.