Ragnar Odinson
Mezun
- Katılım
- 10 Mar 2021
- Mesajlar
- 390
- Tepki puanı
- 884
- Puanları
- 160
2010'lu yıllardan itibaren Facebook'un yükselişi ile sosyal medya dönemi başladı. En başında MySpace ve MSN gibi uygulamalar her ne kadar kullanılsa da Facebook'un gelişi global anlamda büyük bir değişimin habercisi oldu. İnsanlar artık iletişimlerini rahatlıkla yerlerinden kalkmadan yapabiliyordu. Çok rahat bir şekilde arkadaş eklenip çıkarılabiliyor, arkadaşlarının ne yaptığını paylaşımlar aracılığıyla görebiliyordun. Yıllar geçtikçe sosyal medya uygulamaları genişlemeye ve daha büyük kitlelere hitap etmeye başladı. Instagram'ın çıkması, anlık paylaşımların ve durumların görülmesini kolaylaştırdı ve arkadaşlar, sosyal bağlantılar ile iletişime geçmek artık daha kolaydı. Snapchat'in çıkması ile anlık fotoğraf ve video paylaşımları ile ortak arkadaşlar ile bir şeyler paylaşılabiliyordu. Whatsapp ve Messenger ile anlık mesajlaşma yaparak anlık iletişim sanki ışık hızına geçmiş gibiydi. Twitter ile anlık blog yazıları paylaşılarak insanlar kendi görüşlerini ve fikirlerini açıkça ve hızlı bir şekilde iletebiliyordu. Ancak bu gelişmelerin, madalyonun öbür yüzü vardı.
Özellikle Instagram ve Snapchat'te, bu mecraları kendisine meslek edinen kişiler, oyuncular, sporcular vb. kişiler kendi yaptıkları mükemmel aktiviteleri paylaşmaya başlayıp kendi reklamlarını yapmaya başladılar. İnsanlar kendi duygusal ilişkilerini paylaşıp mükemmel bir hayatları ve ilişkileri varmış gibi paylaşmaya başladı. Bazı çevreler, ilişkiden ilişkiye geçen ve sürekli tüketen bireyler, hayatlarını mükemmelmiş gibi gösterdiler. Ekstrem aktiviteler ve heyecanlı aktiviteler paylaşarak diğer insanları da bu eylemlerin içerisine çekmeye çalıştılar. İnsanlar, bu paylaşımları gördükçe ve maruz kaldıkça, o paylaşımları yapan insanlara özenmeye ve onlar gibi davranmaya başladılar. X influencer, şu marka kıyafeti giydiği için ve şöyle mükemmel fiziğe sahip olduğu için seviliyor ve devasa bir ilgiye sahip oluyordu. İnsanlar, o zaman ben de böyle olmalıyım diye düşündü ve sosyal medyada ne varsa, ne gördüyse kendine entegre etmeye başladı. Çünkü içgüdüsel olarak ilgiye ve onaylanmaya ihtiyacımız var ve insanlar "Böyle yaparsam gerekli ilgi ve onayı kazanabilirim." diye düşündü.
İkili ilişkilerde bu tarz uygulamalar, kişiler ile ilgili bilgileri rahatlıkla görmemizi ve o kişi ile anında konuşmamıza imkan verdi. Bu da ilişki fast-food'una dönüşmeye başladı. Instagram'da gördüğü kişiyi ekleyip anında sohbete başlayan ve eğer sıkılırsa bolca alternatifinin olduğunu bilen birisi, konuştuğu kişiye gerekli ilgi ve alakayı gösteremez. Bu da doğal olarak ilişkilerde bozulmalara, yozlaşmalara ve ilişkilerin kurulamamasına sebep oluyor.
Sonuç olarak, sosyal medya getirdiği yenilikler ve kolaylıklarla birlikte bizden çok şey götürdü ve götürmeye de devam ediyor. Kendimizi sosyal medyaya göre değiştirince ve her türlü aktivitemizi sosyal medyaya endeksleyince kendi özümüzden ve normal saydığımız şeylerin sınırı genişledikçe ruhumuz da çürüyor ve olduğumuz insanın dışına çıkarak tükenmiş, tüketmeye devam eden ve yalnız kalan insanlar oluyoruz.
Bu yazıyı yazmamın amacı, genel olarak sosyal medyanın hayatımıza ve davranışlarımıza etkilerini genel bir çerçevede anlatıp bir farkındalık oluşturmaya çalıştım. Bunun çok boyutlu bir sorun olduğunu ve sırf anlattığım alanlarla sınırlı kalmadığının farkındayım ama bu kadar anlatmak yeterli olur diye düşünüyorum.
Özellikle Instagram ve Snapchat'te, bu mecraları kendisine meslek edinen kişiler, oyuncular, sporcular vb. kişiler kendi yaptıkları mükemmel aktiviteleri paylaşmaya başlayıp kendi reklamlarını yapmaya başladılar. İnsanlar kendi duygusal ilişkilerini paylaşıp mükemmel bir hayatları ve ilişkileri varmış gibi paylaşmaya başladı. Bazı çevreler, ilişkiden ilişkiye geçen ve sürekli tüketen bireyler, hayatlarını mükemmelmiş gibi gösterdiler. Ekstrem aktiviteler ve heyecanlı aktiviteler paylaşarak diğer insanları da bu eylemlerin içerisine çekmeye çalıştılar. İnsanlar, bu paylaşımları gördükçe ve maruz kaldıkça, o paylaşımları yapan insanlara özenmeye ve onlar gibi davranmaya başladılar. X influencer, şu marka kıyafeti giydiği için ve şöyle mükemmel fiziğe sahip olduğu için seviliyor ve devasa bir ilgiye sahip oluyordu. İnsanlar, o zaman ben de böyle olmalıyım diye düşündü ve sosyal medyada ne varsa, ne gördüyse kendine entegre etmeye başladı. Çünkü içgüdüsel olarak ilgiye ve onaylanmaya ihtiyacımız var ve insanlar "Böyle yaparsam gerekli ilgi ve onayı kazanabilirim." diye düşündü.
İkili ilişkilerde bu tarz uygulamalar, kişiler ile ilgili bilgileri rahatlıkla görmemizi ve o kişi ile anında konuşmamıza imkan verdi. Bu da ilişki fast-food'una dönüşmeye başladı. Instagram'da gördüğü kişiyi ekleyip anında sohbete başlayan ve eğer sıkılırsa bolca alternatifinin olduğunu bilen birisi, konuştuğu kişiye gerekli ilgi ve alakayı gösteremez. Bu da doğal olarak ilişkilerde bozulmalara, yozlaşmalara ve ilişkilerin kurulamamasına sebep oluyor.
Sonuç olarak, sosyal medya getirdiği yenilikler ve kolaylıklarla birlikte bizden çok şey götürdü ve götürmeye de devam ediyor. Kendimizi sosyal medyaya göre değiştirince ve her türlü aktivitemizi sosyal medyaya endeksleyince kendi özümüzden ve normal saydığımız şeylerin sınırı genişledikçe ruhumuz da çürüyor ve olduğumuz insanın dışına çıkarak tükenmiş, tüketmeye devam eden ve yalnız kalan insanlar oluyoruz.
Bu yazıyı yazmamın amacı, genel olarak sosyal medyanın hayatımıza ve davranışlarımıza etkilerini genel bir çerçevede anlatıp bir farkındalık oluşturmaya çalıştım. Bunun çok boyutlu bir sorun olduğunu ve sırf anlattığım alanlarla sınırlı kalmadığının farkındayım ama bu kadar anlatmak yeterli olur diye düşünüyorum.