Günde 40 çay kaşığı şekeri yer misiniz? Çok mu fazla geldi? İnsanların birçoğu bunu yapıyor. Bu yazımda “That Sugar” belgeselinden yaptığım çıkarımları size aktarmaya çalışacağım. Bildiğiniz gibi Oyun-2 | İşlenmiş Şeker devam ediyor. Bacon’un dediği gibi; “Bilgi Güçtür.” Öğrenmeye ve bilinçlenemeye ihtiyacımız var. Filmi 2.defa izlediğimi belirtmek istiyorum.
Hangi Şeker?
40 çay kaşığı kime söylesek böyle bir şeyi yaptığını inkâr edecektir. “Günde 40 çay kaşığı şeker mi yiyorum? Hadi oradan!” diyecektir. Bu, şekerin ne olduğunun bilinmediği gerçeğini yüzlere vuruyor. Şeker sadece şeker değil; sakaroz, laktoz, glikoz(babaları), yüksek fruktozlu şeker şurubu, glikoz şurubu… (böyle 100’e kadar gider) Bunların hepsi şeker ve farklı işlevleri var. Buradaki en tehlikeli tür; früktozdur. Doğada nadir bulunuyordu ve hiçbir zaman işimize tam anlamıyla yaramadı. Glikoz yaşamamız için gerekli ama früktoz vücut tarafından anlaşılamıyor. O yüzden direk yağa dönüştürülüyor.
İnişli Çıkışlı Ruh Halleri?
Cahiller tarafından bu asla anlaşılmıyor. Bunu bilmeyen insana anlatmak o kadar zor ki! Şekerin insanın hayatına direk sirayet edebileceğini kabul etmek istemiyor (bırakmak zorunda kalacak yoksa). Sağlık risklerini geçtik (gut, Tip2 Diyabet, kalp krizi). Peki psikolojik etki ne olacak? Şeker vücuda hızlı girip hızlı çıkar ve vücudu kandırır. 45 dakika 1 saatlik büyük bir mutluluk durumu oluşur. Enerjik olursunuz, her şeyi yapabilecek güçte hissedersiniz. Sonra akşam ben neden hayatın amacını, neden var olduğumu, ölmek istediğimi anlamlandıramıyorum! Beyin burada büyük bir kandırmacaya gelir. “Şeker yedim mutlu oldum, o zaman şeker beni mutlu ediyor.” Hadi ama beyin bu kadar salak olamazsın! Neden akşamki ruh haline şekerin neden olduğu gerçeğini göremiyor? Çünkü şekerin yararsız ve bu ruh haline sebep olabileceği gerçeğini kabul edemiyor. O hala mutlu ettiğini düşünüyor. O anlık zevki umursuyor ama o zevk sahte bir zevk. Hem mutlu ettiği gerçeğini reddetmeli hem de zararlı olduğunu; bu beyin için bile çok zor. Akşamki ruh halinde adrenalinin dürtmesiyle beyin bir duruyor;” Beyler çocuk üzgün, var mı orda mutlu edecek bir şey?” Vücut itiraz etse de ne çare! Beynin diğer kısımları olayı direk çakıyor.” Hocam şeker vardı, sabah mutlu etmişti, diyor.” Yeniden mutlu olduğunuzu sanıyorsunuz ama olay devam ettikçe mutluluk anları kısalmaya başlıyor, üzgün anlar ise artmaya. Vücudun früktoza tepkisi bir zehir gözünde olduğundan ona tolerans geliştiriyor. Aynı etki için yüksek oran gerekiyor ve hayatın daha iyi olması beklenirken, lanet bir çukura doğru gidiliyor.
Belgeselde, bu konu meyve suyu örneği ile çok güzel pekiştiriliyor. Bir oturuşta kaç elma yersiniz? En fazla 2 ve tok hissedersiniz. Bir elmada 3 çay kaşığı şeker var. Yani 6 çay kaşığı şeker yiyorsunuz. Mesele bu değil ama, elma vücuda lif ve diğer vitamin ve minareller ile giriyor. İnsülin yavaşça artıyor, yani yavaş bir şekilde ortalama bir keyife varıyorsunuz. Ardından yavaş bir şekilde çekiliyor, siz hissetmiyorsunuz bile. Biyolojik boyutta oluyor bitiyor. Bir bardak elma suyunda kaç tane elma var (%100 elma suyunu kastediyorum, diğer ekstra şekerlileri mevzu bahsetmeye bile gerek yok). 4 tane var. Ama çok şükürler olsun ki içindeki lif, minarel ve vitaminleri ayırdık(!) Böylece pat diye girdi şeker, pat diye çıktı. Neden kalbim acıyor, neden mutsuzum? Buradaki ilginç olan şudur; meyve suyu içtiğinizde ağzınızda ve beyninizde bir şey hissedersiniz. İçinize girdiğini anlarsınız. Hatta çekildiğinde mutsuz olduğunuzu da anlarsınız. Bunu şekerin yaptığı görmek için ise okumak, öğrenmek ve dinlemek gerektir.
Reklamlar?
EN TATLI SABAHLAR ÇOKOKREMLE BAŞLAR ÇOKOKREM! Evet ailecek masaya oturduk ve neşeyle çokoremimizi ekmeğimizin üstüne sürüyoruz. Herkes bir neşede, herkes çok mutlu. Babam oradan diyor, “oğlum uzat şu çokokremi , az daha mutlu olayım”. Böyle bir kahvaltı sofrası asla oluşmadı, oluşsa bile inanın bunu çokorem değil siz yaptınız. Burada televizyondaki gibi şöyle bir kesit geçelim REKLAMMLAARR! Beyninizin yıkanmasına hazır mısınız? Mutlu bir aile tablosu, mutlu insanlar ve oradan yakın bir çekim. Çokokrem yiyen bir çocuk, neşeyle gülüyor. Bu neyi ima ediyor? Reklamların temel amacı ürünü tanıtmaktır, dayatmak değil. Burada bir dayatma vardır. Yeni bir ürün tanıttık değil, “bak bu ürün seni mutlu edecek” sözü vardır. Neden bir meyve, sebze reklamı göremiyoruz? Neden sağlıklı ürünlerin reklamları kamu spotu şeklinde veriliyor. Ama yapmayın be! Bu reklamdan etkilenip, ben şekerli ürün yiyeceğim? Hadi yürü git işine! Vee Güven yanılgısı! Ayrı bir başlığı hakkeden bir kavram.
Şeker bir bağımlılık yapıcı maddedir, bu artık bilinen bir gerçek. Şimdi size harbi soruyorum; “Bir tane sigaranın sizi bağımlı edebileceğine inanıyor musunuz?” Yani şunu sormak istiyorum, bir sigara içtiğinizde sigara bağımlısı olacak kadar ileri gidebileceğinize inanıyor musunuz? Bu soruyu bende düşündüm ve ilginç bir şekilde ‘hayır’ cevabını verdim. Hayatımda hiç sigara kullanmadım ve bağımlı edebileceğini düşünmüyorum ama olanlar tam olarak bu güven yanılgısı ile oluyor. Şeker de aynı kefede! “Bağımlı olacağım! Kim..! Ben...! Peh...! Yürü git oğlum biz delikanlı adamız. Ver oradan bir sigara abine.” Ve çoktan bağımlı oldu bile. Şekerin ise bu denli büyük bir etki yaptığı kimse tarafından kabul edilemiyor, düşünün ki sigara hakkında müthiş bir bilgi topluluğu varken yapılamıyor. Şeker de nasıl yapılsın?
‘Her giden kalandan bir parça götürür’ derler. O zaman şeker yiyenler olarak bu gemiyi terk etme zamanı geldi. Kalanların kafalarında ancak bu şekilde bir soru işareti bırakabiliriz. Kafalarını kaldırıp aslında bir köle olduklarını ancak böyle görebilirler, lafla bu konu özelinde asla peynir gemisi yürümeyecek. Yapmamız ve göstermemi lazım!
Belgeseli herkese tavsiye ediyorum bu anlamda yapılmış ikna edici bir belgesel .
Forumda bir ölü toprağı var. Bu yazıyı yazmayı aşırı derecede aceleye getirdim. Normalde sınavlarım ve başka yazılar üstünde çalışmalarım var. Yazının kusurlarına bakılmasın ve bildirilsin. Eleştirilere her daim açığız. İyi günler diliyorum!
That Sugar IMDB Sayfası:
Hangi Şeker?
40 çay kaşığı kime söylesek böyle bir şeyi yaptığını inkâr edecektir. “Günde 40 çay kaşığı şeker mi yiyorum? Hadi oradan!” diyecektir. Bu, şekerin ne olduğunun bilinmediği gerçeğini yüzlere vuruyor. Şeker sadece şeker değil; sakaroz, laktoz, glikoz(babaları), yüksek fruktozlu şeker şurubu, glikoz şurubu… (böyle 100’e kadar gider) Bunların hepsi şeker ve farklı işlevleri var. Buradaki en tehlikeli tür; früktozdur. Doğada nadir bulunuyordu ve hiçbir zaman işimize tam anlamıyla yaramadı. Glikoz yaşamamız için gerekli ama früktoz vücut tarafından anlaşılamıyor. O yüzden direk yağa dönüştürülüyor.
İnişli Çıkışlı Ruh Halleri?
Cahiller tarafından bu asla anlaşılmıyor. Bunu bilmeyen insana anlatmak o kadar zor ki! Şekerin insanın hayatına direk sirayet edebileceğini kabul etmek istemiyor (bırakmak zorunda kalacak yoksa). Sağlık risklerini geçtik (gut, Tip2 Diyabet, kalp krizi). Peki psikolojik etki ne olacak? Şeker vücuda hızlı girip hızlı çıkar ve vücudu kandırır. 45 dakika 1 saatlik büyük bir mutluluk durumu oluşur. Enerjik olursunuz, her şeyi yapabilecek güçte hissedersiniz. Sonra akşam ben neden hayatın amacını, neden var olduğumu, ölmek istediğimi anlamlandıramıyorum! Beyin burada büyük bir kandırmacaya gelir. “Şeker yedim mutlu oldum, o zaman şeker beni mutlu ediyor.” Hadi ama beyin bu kadar salak olamazsın! Neden akşamki ruh haline şekerin neden olduğu gerçeğini göremiyor? Çünkü şekerin yararsız ve bu ruh haline sebep olabileceği gerçeğini kabul edemiyor. O hala mutlu ettiğini düşünüyor. O anlık zevki umursuyor ama o zevk sahte bir zevk. Hem mutlu ettiği gerçeğini reddetmeli hem de zararlı olduğunu; bu beyin için bile çok zor. Akşamki ruh halinde adrenalinin dürtmesiyle beyin bir duruyor;” Beyler çocuk üzgün, var mı orda mutlu edecek bir şey?” Vücut itiraz etse de ne çare! Beynin diğer kısımları olayı direk çakıyor.” Hocam şeker vardı, sabah mutlu etmişti, diyor.” Yeniden mutlu olduğunuzu sanıyorsunuz ama olay devam ettikçe mutluluk anları kısalmaya başlıyor, üzgün anlar ise artmaya. Vücudun früktoza tepkisi bir zehir gözünde olduğundan ona tolerans geliştiriyor. Aynı etki için yüksek oran gerekiyor ve hayatın daha iyi olması beklenirken, lanet bir çukura doğru gidiliyor.
Belgeselde, bu konu meyve suyu örneği ile çok güzel pekiştiriliyor. Bir oturuşta kaç elma yersiniz? En fazla 2 ve tok hissedersiniz. Bir elmada 3 çay kaşığı şeker var. Yani 6 çay kaşığı şeker yiyorsunuz. Mesele bu değil ama, elma vücuda lif ve diğer vitamin ve minareller ile giriyor. İnsülin yavaşça artıyor, yani yavaş bir şekilde ortalama bir keyife varıyorsunuz. Ardından yavaş bir şekilde çekiliyor, siz hissetmiyorsunuz bile. Biyolojik boyutta oluyor bitiyor. Bir bardak elma suyunda kaç tane elma var (%100 elma suyunu kastediyorum, diğer ekstra şekerlileri mevzu bahsetmeye bile gerek yok). 4 tane var. Ama çok şükürler olsun ki içindeki lif, minarel ve vitaminleri ayırdık(!) Böylece pat diye girdi şeker, pat diye çıktı. Neden kalbim acıyor, neden mutsuzum? Buradaki ilginç olan şudur; meyve suyu içtiğinizde ağzınızda ve beyninizde bir şey hissedersiniz. İçinize girdiğini anlarsınız. Hatta çekildiğinde mutsuz olduğunuzu da anlarsınız. Bunu şekerin yaptığı görmek için ise okumak, öğrenmek ve dinlemek gerektir.
Reklamlar?
EN TATLI SABAHLAR ÇOKOKREMLE BAŞLAR ÇOKOKREM! Evet ailecek masaya oturduk ve neşeyle çokoremimizi ekmeğimizin üstüne sürüyoruz. Herkes bir neşede, herkes çok mutlu. Babam oradan diyor, “oğlum uzat şu çokokremi , az daha mutlu olayım”. Böyle bir kahvaltı sofrası asla oluşmadı, oluşsa bile inanın bunu çokorem değil siz yaptınız. Burada televizyondaki gibi şöyle bir kesit geçelim REKLAMMLAARR! Beyninizin yıkanmasına hazır mısınız? Mutlu bir aile tablosu, mutlu insanlar ve oradan yakın bir çekim. Çokokrem yiyen bir çocuk, neşeyle gülüyor. Bu neyi ima ediyor? Reklamların temel amacı ürünü tanıtmaktır, dayatmak değil. Burada bir dayatma vardır. Yeni bir ürün tanıttık değil, “bak bu ürün seni mutlu edecek” sözü vardır. Neden bir meyve, sebze reklamı göremiyoruz? Neden sağlıklı ürünlerin reklamları kamu spotu şeklinde veriliyor. Ama yapmayın be! Bu reklamdan etkilenip, ben şekerli ürün yiyeceğim? Hadi yürü git işine! Vee Güven yanılgısı! Ayrı bir başlığı hakkeden bir kavram.
Şeker bir bağımlılık yapıcı maddedir, bu artık bilinen bir gerçek. Şimdi size harbi soruyorum; “Bir tane sigaranın sizi bağımlı edebileceğine inanıyor musunuz?” Yani şunu sormak istiyorum, bir sigara içtiğinizde sigara bağımlısı olacak kadar ileri gidebileceğinize inanıyor musunuz? Bu soruyu bende düşündüm ve ilginç bir şekilde ‘hayır’ cevabını verdim. Hayatımda hiç sigara kullanmadım ve bağımlı edebileceğini düşünmüyorum ama olanlar tam olarak bu güven yanılgısı ile oluyor. Şeker de aynı kefede! “Bağımlı olacağım! Kim..! Ben...! Peh...! Yürü git oğlum biz delikanlı adamız. Ver oradan bir sigara abine.” Ve çoktan bağımlı oldu bile. Şekerin ise bu denli büyük bir etki yaptığı kimse tarafından kabul edilemiyor, düşünün ki sigara hakkında müthiş bir bilgi topluluğu varken yapılamıyor. Şeker de nasıl yapılsın?
‘Her giden kalandan bir parça götürür’ derler. O zaman şeker yiyenler olarak bu gemiyi terk etme zamanı geldi. Kalanların kafalarında ancak bu şekilde bir soru işareti bırakabiliriz. Kafalarını kaldırıp aslında bir köle olduklarını ancak böyle görebilirler, lafla bu konu özelinde asla peynir gemisi yürümeyecek. Yapmamız ve göstermemi lazım!
Belgeseli herkese tavsiye ediyorum bu anlamda yapılmış ikna edici bir belgesel .
Forumda bir ölü toprağı var. Bu yazıyı yazmayı aşırı derecede aceleye getirdim. Normalde sınavlarım ve başka yazılar üstünde çalışmalarım var. Yazının kusurlarına bakılmasın ve bildirilsin. Eleştirilere her daim açığız. İyi günler diliyorum!
That Sugar IMDB Sayfası:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için üye olunuz.
Giriş yapın veya üye olun.
